12 Ağustos 2013 Pazartesi

rimellerinden yanaklarım akıyor

günlerden uçurtma!


yine bulutlara bağladığımız renkler gurulduyor.
 

aşk karnına aldığım hiç bir yol ayrımı, (hiç bir) ili(ği)ne isabet etmiyor.
              

asıl hiç başına kaldığın tüm yollar, terkediyor beni bu şehirden.        
aslı her yaşıma çıkan.
aklı çıkmaz sokaklar döküyorum ardına.
ar'a'dı'ğı'nda sol'ma'mak için.
                                
sevdası kuru(ş)muş dikenlerden, kursağıma yapışanlarını ayırıp;
tadımı damağına fısıldadığım dudaklarımla eriyor dilin.
hissediyorum.

bir an,
hecelerim sana yarılanıyor.
en az,
gecelerini bana hecelediğin kadar oluyorum...

sonra yine,
kararsızlığımı elma şekerleri aralıyor.
lezzetimi yakınsızlığımın ayak ucuna bırakıyorum.

kalıyoruz...

çiseleyen yıldırımların bile yıldırmıyor artık karanlıkları.
erkenden sabaha kalkıyor "yarın"lar.
önce geceyi uyandırıp;
diğer yarıma,
-tam zamanında- geç kalmak için söndürüyorum rüyalarımı.

bulutlara damlaların düşüyor.

sonra
ucu kaçmış balonların ilmeğini,
bileğini, hep tersten kesen şemsiyelerime çözüyorsun.

kendiliğinden açılan yağmurlar;
nasılsa yılgınlıklarımızı da içinde barındırır diye,
nasılda ağırlaştırır ertesi zamanları, bilirsin.

y'üzüle y'üzüle ölmek kadardır aslında hayat.
s'üzüle s'üzüle yaşamak kadar olmasada,
yalnızlığı kadar kadavradır insanın idamı.

o yüzden,
biz hep,
cesetlerimize yanlışlığı arattırılan olduk birbirimize...

çimlere basmazdık ya hani,
bilinenin bilmediklerimizdeki aksiydi bizimkisi.
ama yine anlayamayan biz olduk.

ve kapandıkça büyüyen yaralarımız vardı,
oysa ne zaman elimize 'bir demet yasemen' geçse,
önce renklerden başlardık koklamaya.

destesi güftesinden ağır şarkıları avuçlar,
en çok da topladığımız papatlaylardan korkardık.

içimize ç'akan y'oncalığımıza ağlamasaydı şimşekler,
temizleyen biz olmayacaktık k'ânımızı.

yağmurun yağmaladığı gürüldeyişlerimiz,
aktığı kan(l)dırım'lardan hıncını bizle almayacaktı.


şöyle görmediğim bir yere, yanlışlıkla düşmüş olsan şimdi.
sonra hiç beklemediğim bir anda avcuma gelse yalnızlıkların,
seni bulsam.

rimellerinden yanaklarım akmasa...

belki balonları gecelere katlayıp,
kaçan tüm iplerin elma şekerlerini,
uçurtmalara bağlardık.
şemsiyelerimiz gölgesine yağardı.

belki bu sefer;
"biz"lerden gün olurdu zaman...

şimdi son baharlar dökülüyor yüzünden.

kim bilir, kaç insana astın dallarını ?
suratını yokluğuma as(a)madığın kadar.

kılcal seva(p)'t'larını sana törpülüyorum.

dargınlığını teğet geçen gönüllerden,
damara denk gelmesi beklenmez, bilirsin.
bu yüzden,
kalbimin arasına kaçan tüm kurtanelerini ayıklıyorum
kendi'biz'den.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder